Huzeyfe Şenbilirsin


Huzeyfe Şenbilirsin
Dün kıçına pamuk tıkılan adamı, rayban gözlüklerin arasından Mersedes’e bindirdiler. Adamın adı Huzeyfe Şenbilirsin. Diliyle dal deviren diye biliyorlardı. Sosyal medya mafyasıydı. Öncesindense Irak-İran savaşından kalan silahları Afganistan’da El Kaide’ye satarak köşeyi dönmüştü. İmam o lanet soruyu sorduğunda, koro halinde iyi biliriz diyenlerin tamamı da Huzeyfe’nin suç ortağı. Allah’ı var şimdi büyük iş yaptılar. Deli para kaldırdılar. Bir süredir, bizim organize şube Huzeyfe’yi takibe almıştı. Kaçakçılık yaptığını biliyoruz, ispat edemiyoruz diyordu bizim müdür. Televizyondan geçen altyazıda “bir kamyon dolusu Suriyeli sınırı geçerken İpsala’da yakalandı”, demesine rağmen.
Huzeyfe Şenbilirsin. Zeki adam! Yüzde yüz! Bundan dört yıl önce, teknik takipten kurtulmayı başarmış, tam insan kaçakçılığından üstüne çökecekken soluğu Amerika’da almıştı. Köstebek yuvası gibi zaten emniyet. Emniyet müdürü kime çalışıyor, kendisinin de bildiğini sanmıyorum. Biz takipteyken işte, emri veren müdürün bir şekilde Huzeyfe’nin ekibine haber uçurduğunu öğrendik. Çünkü ben dahil 5 kişi operasyonu yapıyorduk. Müdür dışında kalan 4 kişi, o gün talimatı aldıktan sonra hiç çıkmadık bürodan. Akşam saatine kadar. Dördümüzün telefonlarını da emanete bıraktık. Bir tek müdür dışarıdaydı. Talimat yazısı Ankara’nın en yüksek yerinden direk gelmiş, bize sadece operasyonu yapmak kalmıştı. O yüzden, çok titiz olmalıydık. Bu şekilde çok kişinin canını yaktıydık. Malum! İşi bozan müdür oldu. İspat ettik mi? Hayır. Zaten ispat ediyorsan, aslında gerçek köstebek dışarıda kalmıştır demektir. Müdürü birkaç yıl sonra içeri attılar, cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirmek cart curt suçlamasıyla. Üstüne Huzeyfe Şenbilirsin firarı da binince bir de casusluk eklendi. Ama Huzeyfe’nin firarı önemli.
Haber alınca Huzeyfe, Amerika’ya gitmiş. Orada hangi ruh hastası buna akıl verdiyse Kuzey Kaliforniya’ya gidip sosyal medya deviyle görüşmüş incelemiş. Orada birkaç bilişim mühendisi bulup, on üç ay bu ağ üzerine “bilişim-etkileşim” dersi almış. Sonrasında da yine “takibe yakalanmadan” Türkiye’ye dönmüş. Ekibine soktuğumuz köstebek, Huzeyfe’nin döndüğünü söyleyince ilk inanamasak da önümüze koyduğu fotoğraflar, devlet nezdinde “very important person” Huzeyfe’ye sövmemizden ileri götürmedi bizi. Savunma Bakanlığı müsteşarı aracılığıyla diplomatik pasaport almıştı Huzeyfe. O yokken dosya kapatılmış, müdür paketlenmiş, ortalığın kabuğuna koymuşlardı. Mr. Senbilirsin’di artık. Samoa Adaları Fahri Konsolosu Mr.Senbilirsin. Fahri konsolos olduğu için her türlü diplomatik haklara “istemesi” halinde sahipti. Haliyle hepsini istedi. Netice de Savunma Bakanlığı müsteşarı İran-Irak savaşında silah nakliyesi yapan şirketin genel müdürüydü.
Türkiye’ye dönen Huzeyfe, önce internet üzerinden e ticaret şirketi kurdu. İç çamaşırı ve fantezi ürünleri satıyordu. Çok kısa sürede olağanüstü hızla büyüdü. İnternet ticareti üzerine yasal düzenlemelerin eksikliği ve vergi boşluğu olduğu için müthiş karlı bir iş yapıyordu. İnternet satışının dışında, uydu üzerinden yayın yapan kanallardan birini almış, buradan da her türlü elektronik ürün satışını “ŞenFe” markasıyla hallediyordu. Ortalarda yoktu, ekranlarda gözükmüyordu ama aslında hayatın ta ortasındaydı.
Bir süre sonra, sosyal medya da takipçi kazanma çılgınlığı başlamıştı. İnsanlar kendilerini daha fazla kişi takip edince bir halt olduğunu sanıyor, kendilerince otorite olduğunu falan düşünüyordu. İşte tam bu anda Huzeyfe bir kez daha bizim radara yakalanıyordu. Kurduğu e ticaret şirketi üzerinden, ünlülerin ününe ün katmak ve mankenlerin tanınırlığını arttırmak için para karşılığında onlara sanal insanlar satmaya başladı. Tespit edebildiğimiz beş hesap vardı. Bu beş hesap üzerinden adeta sarmaşık gibi sosyal medyaya sarılmış, her ünlü için hesaplar açılmış, takipçiler alınmış. Hesapların güvenliğini de ilginç şekilde kendine bağlamıştı. Yani bir kişi, hesabı kırmak için saldırdığında, öncelikle hesabın gerçek sahibine bildirim gitse de, bildirimlerden birisi de Huzeyfe’nin kontrolündeki ekibin önüne gidiyordu. Biz bu durumla şikayet üstüne yüzleştik. Bir ünlünün –ki arabası ülkede sadece bir taneydi- özel mesaj kutusuna bir adres gönderilmiş. Ünlü olacak arkadaş da o adresi açmış. Açar açmaz geçen haftaki ev partisinde çekilen üçlü ilişki fotoğrafları, kokain ayini, fantezi oyuncağı yapılan şampanya şişesi, köpeğe yapılan taciz fotoğraflarıyla karşılaşmış. Slayt halinde yapılan bu fotoğraf şenliğinin sonuna “500 bin doları ver, unutalım, bitsin” yazıyordu ve en sona da adres iliştirilmişti.
Bu ünlünün dediğine göre, bu yolla çok fazla kişiden bu şekilde para alınmıştı. Ödemeler yapıldığı anda ise, mesajın gönderildiği ünlünün adresinden takibindeki tüm kişilere başka bir mesaj gidiyor, “bunu beğeneceğini biliyorum...” başlığıyla bir boş adres gidiyor, eğer para ödendiyse, porno siteye yönlendiriyor ve virüs bu sefer tıklayanın hesabı üzerinden kendi takipçilerine anında yayılmaya başlıyor. Bu şekilde bir sarmaşık gibi iki günde tüm sosyal medya virüs tarlasına dönüşüyor. İşin ilginci, bu sistem çok sayıda siyasetçinin, sanatçının, akademisyenin, bürokratın hesabından da yapılınca işin boyutu büyüyor.
Türkiye buna en fazla iki gün dayanabildi. Hükümet, aldığı tedbirle Türkiye’den internet sağlayıcısını kesti. Keserken de şu uyarıyı yaptı: “bu bir erişim engeli değil, virüs temizliği. DNS ayarlarını değiştirip, VPN kullanıp girmeyin. Virüsün hedefi olmayın.” İlk bir saat boyunca yasağı sallamayıp VPN’le girenlerin tamamı hakikaten de virüslerin hedefi oldu ve kullanıcıların tamamının hesabına virüs bulaştı. Bunun üzerine diğer sosyal medya hesabından oraya girmeyin çağrısı yapıldı ve işe yaradı. 8 saat süren erişim engeli sonucu; Ulaştırma Bakanı, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı, Savunma Bakanı, Savunma Bakanlığı Müsteşarı ve Huzeyfe Şenbilirsin kameraların karşısındaydı. Açıklamayı Ulaştırma Bakanı yaptı: “Tüm ülke olarak sosyal medya üzerine yapılan büyük bir siber saldırıyla karşı karşıya kaldık. Ünlülerimiz arasında başlayan bu saldırı, son kertede devlet yöneticilerinin hesapları aracılığıyla, ulusal güvenliğimizi de tehdit eder hal alınca, erişimi engelledik. Tedirginlik olmasın diye de virüs temizliği dedik. Bu engelleme esnasında, amacımız zararlı unsurun bertaraf edilmesiydi. Bu konuda da siber terör üzerine uzmanlaşmış, uzun yıllar yurtdışında bu konuda eğitim almış, Türkiye’ye dönüp, sanal dünyada ticaret devi olmuş sayın Huzeyfe Şenbilirsin ve onun ekibinden faydalandık. Huzurlarınızda kendilerine devletimiz adına teşekkür ediyorum.” Şenbilirsin sadece kafasını öne doğru zafer kazanmış kumandan gibi eğdi. Bizse sadece şoktaydık.
Virüsü çıkaran o, çeteyi kuran o, tezgahı kuran o, saldırının algoritmasını hazırlayan o, şantajı yapan o, parayı kazanan yine o. Hem devletten, hem mağdurlardan hayli yüklü miktarda para kazanan Huzeyfe Şenbilirsin, bu alanda ne kadar büyük bir dolandırıcı olduğunu devletin huzurunda bir kez daha ispat etmiş oldu.
Sonra ne mi oldu?
Biz bu ünlüyü, kokain kullanmaktan tutukladık, hayvana eziyet etmekten de para cezası verdik. Huzeyfe Şenbilirsin ise kısa süre sonra Türkiye’de sadece bir tane olan o da tutukladığımız ünlü de olan arabayla yaptığı trafik kazasında tırın altında kalarak can verdi. Az evvel mersedese bindirdiler, Karacaahmet’e doğru götürüyorlar.

Yorumlar

Popüler Yayınlar